Sunday, September 12, 2010

Referandum Sonucu

O kadar dedik oyunuz HAYIR'lı olsun diye. Olmadı!
"Bu kadar mı kör olunur" diyeceğim ama eğitime ihtiyacı olan halk ne yapsın? Kendilerini çok güzel kandırmışlar. Oy sonuçlarından o kadar güzel belli ki eğitime ihtiyacı olan halkın kandırıldığı. Eğitim seviyesi yüksek yerler ile düşük yerler arasındaki fark ne kadar da açık.

Bakalım daha neler göreceğiz Canım Türkiyem'de.

Wednesday, September 8, 2010

Yeni Anayasa Eleştirisi - Kadınlara pozitif ayrımcılık konusu


Yeni anayasada Türkiye Cumhuriyeti halkına yedirilmeye çalışılan bir maddeye dikkatinizi çekmek isterim.

Kadınlara pozitif ayrımcılık meseles.

Hem de yeni anayasanın faydalı diye ifade edilen maddelerinden birisidir bu konu. Kadınlara Pozitif ayrımcılık yapıldığı için yeni anayasa onaylanmalıdır öyle mi?

Kadınlar aciz midirler ki kendilerine erkekler tarafından pozitif ayrımcılık yapılsın?
Böyle bir ayrımcılığa ihtiyaç duyduklarına göre anayasayı hazırlayanların inanışları böyle. Kadınların aciz olduğunu düşünüyorlar ki onlara güya korumak adına pozitif ayrımcılık yapma eğilimindeler.

Eşitlik yeterlidir. Kanun önünde kadın-erkek ayrımı diye bir fark olamaz. Devlet yönetiminden bahsediyoruz. Eşitliği sağlayabildiniz mi ki pozitif ayrımcılığa gitme eğilimindesiniz. Tabii ki gerekli değildir böyle bir ayrımcılık.

Gel de bunu ne yazık ki ülkemizdeki eğitilmemiş insanlara anlat.

Yüce önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün bir söylevini daha hatırlatmak isterim.

Bir toplum, bir millet erkek ve kadın denilen iki cins insandan oluşur. Mümkün müdür ki, bir kitlenin br parçasını ilerletelim. Diğerini görmezlikten gelelim de kitlenin tümü ilerlemeye imkân bulabilsin? Mümkün müdür ki, bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça diğer kısmı göklere yükselebilsin? Şüphe yok, ilerleme adımları, dediğim gibi iki cins tarafından beraber, arkadaşça atılmak ve ilerleme ve yenileşme sahasına birlikte kesin aşamlar yaptırmak lâzımdır. Böyle olursa inkılâp başarılı olur. Memnuniyetle görmekteyiz ki, bugünkü gidişimiz gerçek ihtiyaçlara yaklaşmaktadır. Her halde daha cesur olmak lüzumu açıktır. ( 1925 )

Diğer söylevlere buradan ulaşabilirsiniz.

Nereye Gidiyoruz ? Küçük Küçük...


Bugün pasaport ile ilgili işlem yaparken dikkaattimi çeken bir konuyu paylaşmak istedim.
Pasaport başvurusu yaparken kullanılan fotoğraflar başörtülü olabiliyormuş. Konu ile ilgili detaylı bilgiye e-pasaport sayfasından kırmızı renkli menüde Biyometrik Fotoğraf linkini tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Siyasi sembol olarak başörtüsü kullanılıyor diye bunu yazmak istedim. Mevcut hükümetin icraatlarından birisi daha. Yeni anayasa kabul edilirse böyle farkında olmadan o kadar çok yenilik (!!!) ile karşılaşacağız ki tahmin bile edemezsiniz.

Cumhuriyetin kurulduğu yılları hatırlatmak istedim. 25 Kasım 1925'te çıkarılan kanun ile dinsel niteliği olmayan çağdışı kıyafetler ile sokaklarda dolaşılması yasaklanmıştır. İnceliğe bakar mısınız? Sokaklarda dolaşılması yasaklanmış. Buna dikkat çekmek istiyorum "sokaklarda dolaşılması yasak". İsteyen ibadetini yaparken giysin kıyafetini. Buradan bu çıkarılamıyor mu? Çok net değil mi?

Kılık Kıyafet Kanunu ile kadınların çarşaf giymesi de yasaklanmıştır. Çarşaf cahilliktir.
3 Kasım 1934'te düzenlenen kıyafet kanunu ile cüppe ve sarık giymek yasaklanmıştır.

Büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk, ülkeyi kurduktan sonra çağdaşlaşma yolunda hızla ilerlerken her alanda doğru çalışmalar yaptığı gibi kılık-kıyafet ile ilgili de doğru çalışmalar yapmıştır.

Zihninde cumhuriyeti, çağdaşlığı kabul eden insanlar bunun gereği gibi yaşamayı ve giyinmeyi bilmelidir. Dış görünüş, insanın kişiliğini yansıtan en önemli unsurlardan birisidir.

Oysa günümüzde birçok çevre halen cumhuriyet öncesi dönemin yaşantısına dönmeye çalışmaktadır. Kullandıkları kıyafetler bunun önemli göstergelerinden birisi. Bir insanın fikri neyse zikri de odur.

Bugün etrafınızda ne kadar çok cüppeli ve çarşaflı insan gördüğünüzün farkında mısınız?

Saygılarımla,
Reyhan YILMAZ.

Friday, September 3, 2010

Emniyet'in Randevu ile Pasaport Uygulaması

Emniyet yeni bir uygulamaya başlamış. Pasaport başvuruları artık internetten yapılabiliyor. Ya da telefon ile çağrı merkezinden yapılıyor. 3 Eylül’de çağrı merkezine telefon ederek eski pasaportumu yenilemek üzere işlem yapmak için randevu almak istedim. En yakın boş tarih olarak 14 Eylül verdiler. 12 gün sonra.

Şaka gibi. Yahu bu ülkede işler bi yolunda gidemez mi? Kimse işini doğru düzgün yapmayacak mı?

Problem nerede? Bu ülkenin insanlarının zamanı neden bu kadar değersiz? Bir pasaport başvurusu için 12 gün sonrasına randevu mu verilir? İş gücünüz mü eksik? İşsizlik var bu ülkede. Yeterli sayıda personel istihdam edebilirsiniz. Bir sürü insan var bu işlerin yapıldığı ofislerde çalışmak isteyecek olan.

Yönetmek çok önemli bir konu. Bu ülke iyi yönetilmiyor diye düşünüyorum. Günlük hayatta gözüme batan o kadar çok olay var ki. Bunları da olabildiğince bloğumda yazmak istiyorum. Daha kısa kısa yazacağım ki insanlar okusunlar.

12 Eylül Referandum - Bir rezillik daha.

Din tüccarlığı yapan partilerden birisi daha var. Bilirsiniz başında bir Profesör var. Mevcut hükümetin çıktığı grubun diğer kanadı. Bir afiş hazırlamışlar. Kocaman. Bugün gördüm.

Cevizlibağ’dan yolu geçen herkesin görebileceği bir yerde. Afişte yazanlardan aklımda kalanları aynen yazıyorum:
Yeni anayasa yapmak bize yakışır, şimdilik Evet.

Ben bu afişten şunu anlıyorum: biz bu anayasanın olması gerektiğine inanmıyoruz. Yenisini yapmamız için bu milletin bize yetki vermesini istiyoruz. Şimdilik bu anayasayı destekliyoruz.

Böyle yazmışlar. Ohaaaa dedim. Yuuuh beeee. Bu kadar da saçma iş yapılmaz ki. Millet bu kadar da akılsız yerine konmaz ki.

Yahu hem olması gerektiği gibi olmadığını yazmışsınız afişinizde. Olması gerektiği gibi olanını yapmaya talip de oluyorsunuz. O zaman neden destekliyorsunuz, neden onaylıyorsunuz bu anayasayı kardeşiiiiim? Olması gerektiği gibi olmayan bir şeyi, yenisini yapmaya aday olduğun bir şeyi neden onaylıyorsun?

Bu afiş bile kendi içinde çelişkili değil midir? Bu insanlar bu kadar mı görmez bunları?

Şaşırıp kalıyorum.

12 Eylül Referandum - Tabii ki HAYIR

Gene ülke olarak kandırılmaya giden ve akılcı olmayan bir süreçten geçmek üzereyiz. 550 kişi vekil tayin edilmiş. Meclise gönderilmiş. Kendilerine diplomatik dokunulmazlığın yanında daha birçok olağanüstü yetki tanınmış. Ne için? Bu ülkenin insanlarının uyum içerisinde yaşamalarını sağlamaları için.

Bu adamların görevi bu. Meclisteki insanların asli görevi insanların uyum içerisinde yaşamalarını sağlamak.

Ama son günlerde ne yapıyorlar? Evet deyin, Hayır deyin. Birisi çıkmış manisini de yazmış. Sevdaları milletmiş de, kararları evetmiş de?

Yahu bu millete evet ya da hayır dedirtmeye çalışacağınıza neden evet ya da hayır denmesi gerektiğini anlatsanıza. Akıllı mantıklı insanlar gibi iş yapsanıza. Sebeplerini ortaya koysanıza. Ama yok siz insanlara geri zekalı muamelesi yapmayı tercih ediyorsunuz. Evet ya da hayır desinler, gerisini biz hallederiz.

Hani mecliste aranızda anlaşamadınız. Görevinizi yapmadınız. İnsanları iknaya çalışıyorsunuz. Hem de birbirini tutmayan bir sürü kandırmaca ile.

O anayasadaki kişisel özgürlüklere dokunan madde nedir öyle? Özel hayatın gizliliği nerede kaldı? Siz devlet kurumu olarak vatandaş üzerinde böyle bir otorite kuramazsınız ki?

Sonra anayasa mahkemesinin hakimlerini neden hükümet seçsin efendim? Zaten anayasanın görevi devlete karşı halkı korumak. Denetlenen devletin yürütme organı. Ama düşünsenize, yürütme organı olan hükümet, kendisini denetleyecek olan kişileri seçecek. Bırakın şimdi cumhurbaşkanı tarafından seçilecek mevzularını. Cumhurbaşkanı ile hükümet arasında fark kaldı da sanki.

Bu demokrasi değil. Tam bir sivil faşizm girişimidir. Bu nedenle HAYIR.